Kaç kez yeniden başlayabilirsin?

“Peki ya bir gün, ya da bir gece, bir şeytan en derin yalnızlığında sana gelseydi ve deseydi: ‘Bu hayatı, şu anda yaşamakta olduğun bu hayatı, bir kez değil, sayısız kez daha yaşamak zorundasın…’”
— Nietzsche, Böyle Buyurdu Zerdüşt

"Yeniden başlamak aslında eskiyi tekrar keşfetmek, hatırlamaktır."
Nietzsche’nin “ebedi dönüş” düşüncesinde olduğu gibi, yaşadığımız her an aslında daha önce karşılaştığımızın başka bir yüzüdür. Zaman ileriye akar, ama deneyimler dairesel biçimde bize geri döner. O yüzden “yeni” başlangıçlar çoğu zaman geçmişin başka bir bilinçle yeniden görülmesidir. Hatırlamak, yeniden başlamanın ta kendisidir.

Döngüler içinde yaşadığımı fark ettiğimden beri takılı kaldım. Hazların peşinde koşup acılarımla yüzleşmemek için her şeyi yaptım, döngülerimi düğümleyip durmuşum.

Bir çıkış yolu olmalı. Döngü denen şey dairesel hareketler, bir çember ise; ilk yapacağım rastgele eylem beni bu tanımlı alandan kurtarmalı diye hareket edip tüm rutinlerden arındırdım kendimi. O anın akışında içimden ne gelirse yapmaya başladım, gücümün ve maddiyatımın el verdiği şekilde. Yapmam gereken bir işim varsa ektim, davet edilmediğim etkinliklere daldım, eğlencesine yalan söyledim, önceden planladığım ne varsa değiştirdim. Çok sürmedi, bu yeni alışkanlık edinmeye çalıştığım şeylerin de kendi içinde bir döngü oluşturduğunu fark etmem. Sıçtık.

O halde bir döngüden yalnızca başka bir döngüye mi geçiş yaptım yıllarca?

Kabullenmeliyim belki de hayatta bazı şeylerden kaçılamadığını. Sonuçta biyolojik ihtiyaçlarımın önüne geçemiyorum, her gün uyuyup yemek yiyip kakamı yapmaya gidiyorum. Bunlara takılmıyorum da seçme özgürlüğüm olan şeylere mi takılıyorum? Nedir bu seçme özgürlüğü, her istediğimi yapabilir miyim yani? Sonuçlarına katlanabileceksen evet.

Hayatı bir ekstazi, huşu içinde yaşamalıyım. Basit eğlenceler bunu sağlamıyormuş, kendinden kaçmak da. O zaman gelsin varlığın çöküşü, bir süre şeytanımla takılmaya ihtiyacım var.

Çok can yandı, pervasızca tavırlar, kendime yakıştıramıyorum, yine de yapan bendim, tek tek anlattı bana şeytanım. Nefret ettim ondan, korktum, kavga ettim. Tuttu beni yerimde, benden güçlüydü.

O zamanlar bunu bilmiyorum tabi, arkadaş olmalıymışım onunla, kendimle, bedenimle, ruhumla.

Her şeyi hallettim sandım, artık kendini ve insanları seven birisi var benimle-kendimle bütünleşememişim halbuki-o zaman hayata sevginin gözleriyle bakıp kucaklayabilirim. Yepyeni hayat planları, o güne kadar kurmak istediğim gerçeklerin uzağına.

İnsan başkalarında neyi eleştiriyorsa o davranışları kendi yapmaz mı? Kendinde yuvayı bulmazsan nereye gidersen git av devam edecektir. Bunu söylesem dahi göz göre göre aynı hatayı yaptım.

Kendi hakkımda sevdiğim şeylerden biri-birden fazla var evet- hata yapmama izin vermem ve sonuçları için yüklenmemem kendime. Bazen umursamazlığa gidebiliyor, özellikle işlediğimiz günahın partneri için.

Sorumluluk, öcü, canavaar. Git yanımdan istemiyorum.

Artık yanımda, kendi sorumluluğumu almalıyım.

Döndüm dolaştım, büyüdüm, geliştim, aynı soruları soruyorum. Hayatta ne yapmak istiyorum? İstediğim şeyi yaparken herhangi başka bir şeye katlanmak istemiyorum. Ben kendim için bir şeyler yapmak istiyorum, başkaları için değil. Yükselmek için, hayatta bir yerlere gelmek için? başkalarının dediklerini yapmak mı gerekli?

Evde de oturamıyorum, dışarıda da barınamıyorum. Kendimi göstermem gerekli, iyiyim aslında biliyorum, nedir beni geri çeken bu şey?

Yepyeni bir taktik deniyorum artık, sormamak. Nokta. Bir süre de bunu deneyeceğim, bu kadar derinlemesine düşünmek beni bir yere getirmedi. Yine kendi isteklerimi yapacağım, belirli ölçülerde tavizler vereceğim ama kendim için yapacağım. Maddiyat-büyük soru işareti- hallolur diyelim, yeni çevre tamam hallolur- bu konu da beni öldürüyor çünkü birilerini tanımadan bir yere gelemiyorsun- inandığım şeye tutunarak ısrarla çalışmak.

Neye inanıyorum peki? Döngülerin varlığına, onları yeni hayat felsefemle kucaklayabilme yeteneğime, kendime ve de kendime.

“İnsanın en büyük deneyimi: yaşamı olduğu gibi, hiçbir şey eklemeden, hiçbir şey çıkarmadan sevmek.”
—Nietzsche, Amor Fati